Düzyazının taşıyamadığı çığlıkları var şiirlerin! Yüreğimi kasıp kavuran ateşe, düzyazı kâr etmez. Şimdi yüreğimden kopan çığlıkların, yüreklere ulaştıracak kanatları olan şiir zamanıdır! Peki, şiir ortamı ne durumda acaba?

Soruya kestirmeden bir yanıt verebilirim:

Ekonomik ve politik ortam ne kadar kötüyse, şiir için de durum aynıdır!

Ben sanata ve edebiyata ilişkin saptamalarımı, şiirler üzerinde konuşarak aktaracağım.

Toplumsal yapımızdaki köşeyi dönme anlayışının, şiiri etkilediği de görülüyor! Artık şairler en kısa yoldan, en çok kâr etme peşindeler! Yani emek vermeden ünlenmek peşindeler! Oysa şiir, ticaretle ve onun tüccar zihniyetiyle kanlı bıçaklıdır! Hırsı yeteneğinden büyük şairler, mahmuzlayın şiirlerinizi. Anca yetişirsiniz! Başka ne diyebilirim ki?

M. Uykusuz’a yazılmış RIFAT ILGAZ şiiri:

FİLM

Söz gelmiş, kâra dayanmışken

Dökelim mi işi sağdıcım

Seninle alışverişe

Çekip dış pazarlardan eski fikirleri

Naylon kılıflar içinde

Geçirelim mi dersin gümrükten?

Ne duvarı kalmış zaten ne kapısı!

Bu işte kâr yüzde yüz

Çürük mallar kapanın elinde!

Fikir fikir karınca duası

Fikir fikir minare gölgesi…

Rıfat ILGAZ

Emekten ve mağdurlardan yana olma duyarlılığı; şairleri, yazarları kırsal kesime ve folklorik değerlere sempati duymaya itmişti. İlerici bir adım olmasına rağmen, bir kuşak şairlerin kültürel altyapısı elvermediğinden edebiyatı çokça popülizme sürüklemişti. Bir nevi halk kuyrukçuluğu!

Devrimci dalganın kırılması ve köylerin kentlere göçertilmesi bu kez her alanda olduğu gibi ifrattan tefrite ( bir uçtan diğer uca) itti yazarları. Bu kez de modernlik adına elitist tavrı doğurdu. Yani kitlelere yukarıdan bakmaya, snop bir havaya büründü şiirde.

Popülist ve elitist yaklaşımlar da sahici şiirle uyumlu yaklaşımlar değil. Bir şairin sınıf ve tarih bilinci yoksa, şiirsel birikim ne olursa olsun, gerçek anlamda bir şiir bilinci olmayacağı da açık!

Sanatın, etikle ilişkisi vardır ve olmalıdır da. Ahlâk, aynı toplumlarda ve aynı dönemlerde farklı kesimlerce farklı olabilmektedir. Ve farklı toplumlarda daha farklıdır da. Benim için ahlâk, bir tutarlılık sorunudur. İkiyüzlülüğün, sinsiliğin olmadığı bir tavırdır. Kim, neye inanıyorsa ve o konuda tutarlı ve içtense ilgimi çeker. İnandıkları konusunda tutarlı ve içten herkesi onayladığım anlamı çıkarılmasın! Sadece anlarım diyorum; ama her anladığıma da hak vermem gerekmez! Ama şunu bilirim ki ahlâk, tutarsızlığın, ikiyüzlülüğün, sinsiliğin, yanardönerliğin olduğu yerde değildir! Ahlâk, özgürlükler ve insanlıktan yana ve samimiyse, başımın üstünde yeri var demektir.

Şiir, insanı içten içe bir güzelleştirme eylemidir. Şiir, içsel bir operasyonla insanı estetize etme ve daha insanileştirme eylemidir. Ve her tür çirkinliğe, haksızlığa başkaldırıdır. Yüreğin, bir çığlıkları olan şiir, ilk dönemden bugüne gelen özgürlük çağrısıdır. Özgürlüğe kulak kesilecek insanlar, nasıl çoğaltılır? Sahi, sanatın derinlerine nüfuz edebilen okurlar nasıl çoğalır? Bunu düşünmek ve böylesi bir güzelliği çoğaltmak için önayak olmak gerekir!

GEÇMİŞİ AŞK OLAN

Yalnızken nedense

Yüreğim kabarık dolaşıyorum Antep’te

Ölüm bile küçülüyor gözümde

İçimde Diyarbakır’ıma uzaklık büyüyor

***

Gayet usul bir sesle konuşuyorum

Ne söylüyorsam o anlaşılsın istiyorum

Aşk benim geçmişimdir

Nerede yaşamış olursam olayım

Çokça da Diyarbakır’dır

AYDIN ALP TUFANLARDAN ARTAKALAN J&J 2015

ÜLKESİNİ YÜREĞİNDE TAŞIYANLAR (Toplu Şiirler-2) J&J 2023

Brecht’in kendi kitabını basacak yayınevine önerdiği tavır, önemlidir. Yani eleştiri ve tanıtım. Başka ülkelerde, ilkokuldan üniversitelere kadar,  en az bir yüzyıl öncesinden süregelen söyleşiler, konferanslar; burada da yaygınlaşmalıdır. Kitap fuarları, şiir geceleri, açık hava toplantıları, gösteriler, sergiler, resitaller, şovlar…

Sanat, edebiyat varsa bir toplum vardır. Gerisi cansız bir kütle ve bir yığın demektir.