Tepkisel olduğunu ve yanlış bir karşıya alma olduğunu düşündüğüm halde geleneğe karşı çıkan insanların sezdiği bir gerçek var. Şiirde farklılığın, yeniliğin, değişimin; yani bir sıçramanın gerekli oluşudur. Peki, bu nasıl gerçekleşebilir? Yanıtını bir tümceyle vermiş olayım: Yeteneği beslemekle ve çabayla elde edilen birikimle olur ancak!

İRTİFA KAYBEDEN

Afrodit’in aşkına karşılık veremedim ya

Yüreğim irtifa kaybetti

Peki, ben kadehimi artık kime kaldıracağım?

Şiir pistinde kim için dans edeceğim?

Bundan böyle

Ne Hawai adaları

Ne Paris

Ne Venedik

Gençlik düşlerim de gerilerde kaldı demektir

Kayığa bile doğru dürüst binememişken

Gondolları bir filmlerde

Görürsem bir de rüyamda görürüm!

Ne havyar ne ıstakoz yiyebileceğim

Fraklı bir fotoğrafım da olmayacak

Hossegor’da sörf yapmak da hayal

Bu saçsız başıma bone de takmayacağım

Jöle sürmeyeceğim de kesin!

Hiçbir kıza serenat da yapamayacağım

Sarhoş olup o evlere de gitmeyeceğim

Sokaklarda nârâ da atmayacağım artık

Çevremde güvendiğim arkadaşlarım da yok!

Alıştığım bir şey var, ama o hep sürüyor

Devlet, hâlâ devletliğini yapıyor!

İyi mi kötü mü, bilemem

Hiçbir zaman peşimi bırakmıyor

Kurumların da ödleri kopuyor benden

Niye böyle onu da bilmiyorum

Ah, resmiyetin bu soğuk suratını

Hallaç pamuğu gibi dağıtmak istiyorum!

***

Eşitliğin dev kanatlarıyla diyordum

Özgürlüğün sınırsız maviliklerinde süzüleceğim

Ah, artık öyle anlaşılıyor ki

Demokrasiyi yaşamadan öleceğim

Bana standartları çok düşürdün diyecekler

Desinler!

Önceliğim olsun şimdilik

Diktatörlüğün devrildiğini göreyim yeter!

AYDIN ALP /  AMED’İN KELEBEĞİ (2018)

ÜLKESİNİ YÜREĞİNDE TAŞIYANLAR (Toplu Şiirler-2) 2023

Gelenek, temel bir eğitimdir. Gelenekten alınan besin, özümsenip sindirilmeli ki dönüştürülebilsin. Dönüştürmek demek, alınanların üstüne çıkmak demektir. Geleneğin üstüne çıkmak demek, geleneğe kendini eklemek demektir. Yetenekli olmak koşuluyla performans, kondisyon, kapasite ve emekle gelenekten süzülen özsular, yeni bir esere dönüşür. Hiçbir ürün, ne kadar benzersiz de olsa, öncesiz değildir!

“Radikal gruplara sonradan katılan o deneysiz gençlerin bir kez, geleneğin gücünü hissettikten sonra kamp değiştirdikleri çok görülmüştür. Gelenekten nefret edebilmek için ona sahip olmak gerekir. Avant-garde sanat hareketlerine proleterlerden çok züppelerin yatkın oluşu, siyaset için anlamlı bir ipucu verebilir bize.” Theodor W. Adorno ( Mınıma Moralıa)

Ah, ben şiirden söz ediyorum; ama coğrafyamız ateş çemberi altında! Savaş isteyenler, insanlık düşmanı silah tekelleridir. Saldırıyı haber verişiyle, “dostlar alışverişte görsün” tavrıyla bile olsa, İran’ın saldırısı sonucunda, Israil de anlamıştır artık hiçbir ülke dokunulmaz değildir. Şimdi bütün kozlar Amerika’nın elindedir. İsrail’e saldırıyı bahane ederek, İsrail’e “atıl kurt” diyebilir ki hep istediği gibi İran’ı ezip geçsin ve onu da Irak’a, Suriye’ye benzetsin. Devletleri yönetenler, silah tekelleri çocuklarıdır ki benim litarütürümde en ağır küfürdür bu aynı zamanda. Canları cehenneme savaş isteyen bu aşağılık güçlerin. Olan halklara, yoksul ve emekçi insanlara oluyor! Halklar özgür olmalı. İnsanlar, barış içinde ve huzurla yaşamalı! Geçmiş, hep kanla yazıldı. Yeter artık, geleceğe kan sıçratılmamalı! Ah ulan!