1940’lardan bugüne 3 binden fazla ölüm ve 100 binden fazla yaralanmayla Türkiye maden ve taş ocağı iş kazaları sonucu, dünyada ilk sıralarda yer almaktadır. Dünyanın en büyük işletmecisi Çin’de 100 milyon ton başına 32 kişi (2013 yılı), Amerika Birleşik Devletleri’nde 1 ila 6 kişi, Türkiye’de ise ölümler 100 milyon ton başına 722 kişiye (2008 yılı) kadar çıkmıştır. 2021 yılında Türkiye’de madencilik sektöründe 17 bin iş kazası yaşanmıştır.
Gelişmiş ve gelişmekte olan bütün ülkelerde maden ocakları vardır. Sanayisini kurmuş ülkelerde madenciliğin her aşamasında yasalara uygunluk ve denetim vardır. Madencilik, ülkenin kazançlı çıktığı bir alandır. Şirketler, zaten kazanır; ama işçiler de yaşamlarını belli bir düzeyde sürdürebilecek bir iş olarak sürdürürler çalışmalarını. Risk, her ülkede ve her yerde vardır. Bilimsel normlara bağlı kalmak, yasalar, denetim ve önlemler; riskleri minimize eder. Herhangi bir olumsuzlukta, varsa ihmal ve kusur, sorumlular mutlak olarak hesap vereceklerini bilirler. Bizde her alanda ve her aşamada sorunlar var! Normal ülkelerde uygulanan hiçbir norm yoktur, varsa da kâğıt üzerinde kalmaya mahkûmdur. İşletmeciler de nerede olduklarının bilincindeler! Ve amaçları da vahşice kâr etmektir! Ve işletmeciler, deyimin resmen çıplak anlamıyla GÖZ GÖRE GÖRE gelen felaketleri bile umursamaz pervasızlıktalar. İşte böyle göz göre göre gelen Erzincan-İliç’teki altın madeni kazası sonrasında, işçiler toprak altındayken verilen iş ilanı, insanın kanını donduran bir pişkinlik örneğiydi! Tepkiler üzerine geri çekildi. Şu anda, resmi rakamlara göre, 14.716 aktif maden ocağı var. Ve koşullar da her yerde benzer ve ne yazık ki kaza riski de her yerde var! Denetim, mutlak gerekli!
ÖLÜMÜN BURNU
Kalkıııııııın!
Sahur vakti değil bu!
Ölüm vakti!
Roboski’de
Çocuk bedenlerde
Kürt kırmızısı desenler
Kar aydınlığında da olsa
Ölümün rengi hep kara
Ve apaktı dağlar
Haklıdır, artık yüreğimizi dağlar
Soma’da
Kömür karası dünyada
Çoraplar
Hrant’ın ayakkabıları gibi delik
Çizmeler
‘Sedyeleri kirletecek’ kadar
Ve düzenin ipliğini pazara çıkaracak kadar
Katran kara
Güneşin olmadığı bu çukurlarda
Ölümün rengi
Kapkara…
Kalkıııııııın!
Kızgın topraklarda
Soma köpüren bir ırmak
İşçiler bunu ölerek öğrettiler
Kaynağı alın teridir akar
Kalkıııııııın!
Sabah içtiması değil bu!
Suçlu yakalara yapışma vakti!
Bakın emeğin ve fedakârlığın kralları
Çocuklarına çerez bile alamadan
Topluca gömülüyor
Meydan, kralcılara kalıyor
Bu kader değil, keder!
Hem ölümün burnu nasıl da havalarda
Hesap da vermem, diyor
Soma için için yanıyor
Dünyanın yüreği yanıyor
Bu haşmetli burun yanmıyor
Kalkıııııııın!
Kalkın bu kan uykulardan
Bu büyümüş burnu sıkmaya
Van depremi gibi sarsmaya
Yerden yere çalmaya
Uyuma vakti değil bu!
Kalkın, kalkalım!
Gökkuşağı uyumunda yaşamaya…
AYDIN ALP
TUFANLARDAN ARTAKALAN J&J 2015
ÜLKESİNİ YÜREĞİNDE TAŞIYANLAR (Toplu Şiirler-2) J&J 2023
İktidar her alanda mutlak iktidarken, olumsuzluklar açığa çıktığında “muhalif” konumuna geçiyor! İzin, ruhsat belgeleri altında imzası olanlar; şimdi başka yerde olduklarından imzalarla hiç ilgileri yokmuş gibi, sorumlular başkalarıymış gibi davranabiliyor! Acılar devasa ve acayiplikler de öyle!
Evet, mutlaka sorumlulardan hesap sorulsun! Bu acılar bir daha yaşanmaması için ne gerekiyorsa yapılsın! Ama dua etmek ve iyi dileklerde bulunmak da iyidir! Umarım toprak altında kalan işçiler sağ salim kurtulurlar! Sevgiler, saygılar…