Adıyaman’da depremde yaşamını yitiren yurttaşlar için dua eden Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik yapılan sözlü saldırı, onun şahsında Alevi toplumuna karşı nefret söylemi içeren bir saldırıdır. Alevi olduğunu açıklayan Kılıçdaroğlu’na yönelik bu tür provokasyonların seçime kadar artarak sürmesi de kuvvetle muhtemeldir.

Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Adıyaman’da mezarlık ziyaretinde depremde yaşamını yitirenler için dua okuduğu sırada bir kişi “Bu Fatiha okumayı bilmiyor ki, sen buna neden Fatiha okutturuyorsun?” ifadeleriyle sözlü saldırıda bulundu.

Kılıçdaroğlu ise maruz kaldığı bu sözlü saldırıya ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda; “Mezarlıkta acılı insan her şeyi söyleyebilir, yapabilir; acısına vermek gerekir. Bugün bunları konuşmayalım, kayıplarımızı hakkıyla analım. Lütfen o insanımızı da ifşa edecek şeyler yapılmasın, özellikle sosyal medyada sorumlu davranalım. Benim hakkım varsa ben helal ettim.” dedi.

Hacı Bektaş Veli'nin “İncinsen de incitme” sözünü akla getirecek bu iki davranışa dair elbette herkesin kendince bir değerlendirmesi, muhasebesi olacaktır. Ama her şeyden önce yaşanan bu olayın başlı başına bir provokasyon olduğunu görmek gerekiyor.

Peki, böyle bir provokasyonun Kılıçdaroğlu’nun “Ben Aleviyim” açıklamasından sonra gelmesi tesadüf mü, tabii ki değil. Kılıçdaroğlu’na “Bu Fatiha okumayı bilmiyor” diyen kişi onun şahsına mı söylüyor bunu, hayır. Kılıçdaroğlu, “Ben Aleviyim” dememiş olsaydı böyle bir saldırı ile de karşılaşmayacaktı. Alevi olmamış olsa zaten hiç kimse herhangi bir liderin mezarlıkta dua ederken, Fatiha okumayı bilip bilmemesini dert etmeyecekti. Burada Kılıçdaroğlu şahsında Alevilere karşı işlenmiş bir nefret söylemidir sözkonusu olan.

Bugünlerde Kılıçdaroğlu’ndan bahsedilirken, CHP’den ya da Cumhurbaşkanlığı adaylığından bağımsız olarak, “Kılıçdaroğlu iyi insan” diye bahsedenlerin sayısı artıyor. Yani ömründe CHP’ye oy vermemiş veya bir kez olsun bile oy vermeyecek olan birçok insan, Kılıçdaroğlu’nun dürüstlüğü ve iyi biri olduğu konusunda herhangi bir şüphe taşımıyor. Oysa iktidar partisinin kimi bakanları, kimi vekilleriyle ilgili türlü ifşaatlar bugünlerde havalarda uçuşuyor. Ve bunların hepsi de “Fatiha okumasını” bilen kimseler.

Kılıçdaroğlu’na “Fatiha okumasını bilmiyor” diyen zihniyet bilmeli ki, bunlar hırsızlık da bilmiyor. Kılıçdaroğlu şahsında Alevilere karşı nefret söylemi geliştirenler, Alevilerin nasıl dürüst insanlar olduklarını da çok iyi biliyorlar ve bunu bildiklerinden de kendilerince böylesi provokasyonlarla Alevi bir Cumhurbaşkanı adayını yıpratmaya çalışıyorlar. Yani, yine dini siyasete alet etmeye yelteniyorlar.

Şimdi Kılıçdaroğlu, Fatiha bilse ne bilmese ne ya da bundan kime ne? 21 yıldır ülkeyi yönetenler çok güzel de “Fatiha okudular” ve ülkeyi getirdikleri yer ortada. Ülkedeki adaletin, eşitliğin, liyakatin, kardeşliğin, birlik beraberliğin ruhuna bir güzel Fatiha okudular. Ekonominin hali ortada. İnsanların geçim derdi ortada. Demokrasinin, özgürlüklerin, hak, hukuk mücadelesinin durumu ortada. Bütün bunları görmeyenler, Kılıçdaroğlu Fatiha okumayı biliyor mu bilmiyor mu üzerinden insanları ayrıştırmaya, ötekileştirmeye çalışıyorlar. Bunu yapmaya da ve dozunu arttırarak seçime kadar sürdürmeye de kuvvetle muhtemel çalışacaklar. Çünkü ellerinde bundan başka da bir şey gelmiyor. Topluma sunacak bir şeyleri yok. Arada bir gaz bulduk diye ortaya çıktıkları da oluyor ama onun gazı da bir yere kadar. Yani, dönüp dolaşıp yine çözülen seçmen tabanlarını mezhepsel kışkırtmalar, milliyetçi hezeyanlar üzerinden konsolide etmenin peşine düşüyorlar. Bunun için de ya Aleviler ya da Kürtlere karşı nefret söylemlerine sarılıyorlar.

Hatırlanacağı gibi, Ankara Çubuk'ta 21 Nisan 2019'da düzenlenen cenaze törenine katılan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na inek hırsızlığından hapis yatan Osman Sarıgün de yumruk atmıştı. 4 yıl önceki provokasyon ne ise bugün Adıyaman’da mezarlıkta yaşanan da aynı zihniyetin bir tezahürüdür. Yer, zaman, kişi değişiyor ama yöntem, zihniyet değişmiyor.