Rahmetli babam uğradığı haksızlıklar karşısında kendini tutamayıp söyleyecek bir sözü olmayınca "Devir Aslan'ın çakala boğdurulduğu devir işte ne yaparsın" der geçer giderdi. Bu belki bir anlık kendini savunma ve bir teselli ifadesiydi ama aslında alttan alta düzenin bozuk çarkına duyulan bir öfkesiydi aynı zamanda...

Hepimiz iyi kötü biliriz, Aslan yapısıyla duruşuyla ve hatta adıyla gönüllerde kalplerde güzel bir yer edinmiş kahramanın simgesidir de, hani yeri gelince ne deriz "Aslan gibi adam,ya da Aslan pençeli vs." Yine çakal ise toplumda kötü bir imaj bırakmış, kötülerin ve kötülüğün sembolü olan ve önüne kim yem atarsa onun düdüğünü çalan kişi de böyle adlandırılır. Öyle bilinir insanlık aleminde ki doğrudur da...

Diğer bir deyişle, bu deyimleri günümüze uyarlayacak olursak Aslan'ın Çakal'a boğdurulması demek Haklı ve doğru olanın kötü ve çirkin olanın karşısında el yordamıyla yenilgiye uğratılması demek. Bu durumlar yaşanmıyor değil. Günümüzde onlarca yüzlerce hatta binlerce örneğini yaşıyoruz. Yaşadığımız sistem kapitalist sistem olunca bunu gözümüzü açtığımızda daha iyi ve daha yakından net olarak görür ve rahatlıkla anlarız...

Evet, bu sistem bir Kapitalist sistem, vicdanlı ve insan olarak kalanın yaşama şansı yoktur. Ya da hakkı fazlasıyla yenir. Yine halkımızın deyimiyle insan ve kişilikli olan ağzıyla kuş yakalasa elde edeceği bir şeyi yoktur. Çünkü talihi bir defa çürümüş bir sistem olan bu Kapitalist sistem tarafından çizilmiştir...

Bunu tersine çevirmenin tek yolu öküzün bıçağa boynunu uzattığı gibi uzatmadan direnmektir. Başka da bir yolu yoktur...

NOT: Rahmetli babamın Almanya'ya işçi olarak gelmesi için çektirdiği fotoğraflarından...