Arası İlişki ve çelişki

-kavramların iyi anlaşılması için,

Önce iyi tanımlanmaları lazım.

İyi tanımlanmış kavramlar arası ilişki ve çelişki anlaşılır hale gelir.

-doğada var olan bütün olgular ve kavramlar arasında, mutlak bir ilişki vardır.

Bu ilişkiler, bazen besleyen ve destekleyen, Bazen de birbirlerini köstekleyen çelişkiler yumağıdır.

-asıl konumuza geldiğimizde, Dua’nın anlamı ve tarihçesi ile emeğin anlamı ve tarihçesi bilindiğinde, tarihsel süreç içinde birbirlerine karşı duruş konumları, net olarak görülür.

-tanım olarak: dua, insanların tanrıdan beklentilerini talep etmesidir. Bu talep bazen kendisi için bazen de başkaları için, şeklindedir.

-emek, tanım olarak: beklenti ve ihtiyaçlarını, bir çaba sonucunda meydana getirmeye denir.

Bu beklenti ve ihtiyaçlar, bazen kendisi için bazen de başkaları için, şeklindedir.

İki kavramın tanımlanmaları aşağı yukarı aynı,

Ancak, eğlen biçimleri, taban tabana zıt konumlanmıştır.

İtalyan düşünür ve kuramcı ANTONİO GRAMSCİ; beynin eşit işleve sahip olduğunu, bilgininde beyinde depolandığı ve bu beyin deposundaki yoğunluk, emek işlevi ile oluştuğunu söyler. Buna emeğin beyne yansıması denir.

Emeğin beyindeki yansıması, refleksleri oluşturur. Bir şoförün arabayı sürerken, kontrol refleksleri gibi.

Refleksleri ileri boyutta olması, emek yoğunluğu ile doğru orantılıdır. Milyonlarca refleks var. Ve hepsi emek tarafından oluşur.

Refleksleri olmayan veya zayıf olan insanların, yaşam süreçleri, laylaylomlarla geçmiştir.

-dua ile emek, aynı tanıma sahip olmalarına rağmen, süreç farklı işlediği için, taban tabana zıt yansıma yaratır.

-dua prensibinde, emek yoğunluğu yok, beyne yansıma ve bilgi depolama yok. Sonuç olarak, yetenekler ve refleksler, açığa çıkmaz.

Bu anlamda, kavramların tanımlanmaları ve tarihsel süreçleri ile işlevleri, bilinmediği zaman, ne kadar masum oldukları, yanılsamasını yaratır.

-hiçbir bilgiyi, beceriyi, refleksi ve ürünü ortaya çıkaramayan, bu tarz önerme ve yaşam tarzını yaygın hale getirenlerin, adalet ve ahlak reflekslerinin, insanları ve toplumsal kümelerini Nereye götürdükleri daha da iyi anlaşılır.

-emeğin olmadığı toplumsal yansımalarda, bilgi, beceri, sanat oluşmadığı için, söz konusu toplumlar, yozlaşma ve gerilik yaşarlar.

Emeğin yerine, dua yı ikamet ettiğimizde, toplumsal yozlaşmaya ve geriliği yaşamamız, kaçınılmazdır.

Bugün duacı toplumlar, tamda bunu yaşıyorlar.

Bu anlamda, dua gözüktüğü gibi masum bir ikame şekli değildir.

-kişiler, tarihsel süreçleri içinde, harcadıkları yoğun emekten dolayı, başarıya- uzmanlığa- ekonomik- sosyal ve kültürel gelişmeler elde ederler.

Ancak, kişi, dua cı ideolojiye sahip ise,

Kendi tarihsel süreç içindeki emek yoğunluğuna paralel, ekonomik- sosyal ve kültürel başarısını, annesinin babasının veya kendisine yakın bir dini şahsiyetin dua sına borçlu olduğu kanısından kendini kurtaramaz.

Böylece, kendini, harcadığı emeğin değeri üzerinden tanımlamaz.

Eğer sonuç olarak, harcadığı emeğe rağmen, başarılı olunmamış ise, harcadığı emeğin yeterli olmadığı veya başka olumsuz nedenlerinde etkili olduğu, kendisi veya süreci ile yüzleşememe sonucunu yaratır.

-her şeyde bir hayır vardır-

Şiarı ile hareket ederek, yoluna devam eder.

Oysa kendi tarihsel sürecini başarısız sonuçtan, başarıya evirmek için,

İlk atılması gereken adım, kendisi ile yüzleşmesidir.

Yani, nerde hata yaptım veya eksik bıraktım, soruları ile sorgulanmasıdır.

Dua cı ideolojiye göre yolumuza devam ettiğimizde, tarihin tekerrürü ile tanışmış oluruz.

Marks; birinci olumsuz sonuçlar, trajedi, aynı konuda ikinci olumsuz sonuçların, komediye dönüştüğünü, ahlaki çöküş ile gerilik yarattığını söyler.

-duacı ideoloji, her şeyin belirleyicisinin, dua olduğu, bu anlamda dua cı otoriteye itibar eder.

Emek otoritesinin ise, değer ve harbiyesi önemsenmez.

-yoğun emek harcayanlara- gözü doymaz- olarak tanımlanır.

Emek yoğunluk seviyesinde, ekonomik, sosyal, kültürel, sanatsal standartları yüksek toplumları,

Kendince- öbür dünyada bunların hesabını veremez- gibi bir tanımlama yapar.

-yanlışta ısrar, tarihin tekerrürünü kaçınılmaz kılar.

Yanlışın doğruya evrilmesi, tarihsel tekerrürü oluşturmaz.

Her tarihsel tekerrür, toplumsal gerilik ve yozlaşma yaratır.

Yanlışın doğruya evrilmesi, toplumsal, ekonomik ve kültürel atılım ile sonuçlanır.

-bunun tersi de doğrudur. Yani her toplumsal gerilik ve yozlaşma, iktidar mekanizması ve aklının yanlışta ısrarını tanımlar.

- bu anlamda; dua ideolojinin yerine, emek ideolojisinin yansıması olan, yüzleşme ve sorgulamayı ikame etmeliyiz.

Uyarı: emek ideolojisi ile emekçi farklı kavramlardır.