Mustafa Çamlıbel’in anısına
Sınıf arkadaşı, Elena’nın annesine, Elena’nın sınıfta bir erkekle samimi olduğunu şikâyet eder. Anne ve baba çok paniklenir. 
-….anne…Elena kızım bizim öğütlerimizi neden dinlemiyorsun. Bunlar Müslüman, bizleri düşman görüyorlar, bize zarar verdikleri zaman, sevaba gireceklerine inanıyorlar, lütfen kızım, ne olursun, bizi dinle ve bize inan, eğer bizi dinlemesen, seni fener Rum yatılı okuluna göndereceğim, o zaman, sadece    yazları eve gelebilirsin. der. 
-…elena… mama, ben Mustafa’nın kız kardeşine benziyormuşum, beni görünce kardeşini hatırlıyor ve ağlıyor. O İstanbullu değil, belki o İstanbullular gibi düşünmüyordur. 
-…kızım elene… bütün Müslümanlar aynı düşünüyorlar, İstanbullu olup olmaması, sonucu değiştirmiyor. 
-…tamam mama.
…Elena Mustafa’yı test etmek için, evdeki küçük haçını alıyor ve okulda, öğle yemeğinde, Mustafa ile bir araya gelirken, Mustafa’ya haçı göstererek, …bini seviyorsan bunu öpersin ve alnına koyacaksın. Mustafa T ye benzeyen demir parçasını ilk defa görüyor. Bunumu. diyor. 
-Elena…evet. Mustafa demir parçasını Elena’nın elinden alıyor, onlarca defa öpüp alnına koyuyor. 
-Mustafa- Seni sevdiğime inanman bunu öpmek ise, her gün öperim. 
-Elena… akşam annesine durumu anlatır.
- Annesi…kızım sen yine de kimseye güvenme. Elena annesini dinlemez Mustafa’yla konuşmaya, arkadaşlığını devam eder. Tek arkadaşı Mustafa’dır. Mustafa’ya bir tutkuyla bağlanır. 
-Mustafa…pazar günü sinemaya gidelim mi? 
-Elena… mama asla bırakmaz.
- Mustafa… o zaman mamanda gelir, üçümüz gideriz. Ben saat tam 13’te Beyoğlu fitaş sinemasının önünde sizleri bekleyeceğim. Elena durumu annesine anlatır, adeta yalvarır. Anne kızını çok sevdiği için, kıramaz, peki der. Fitaş sinemasının önünde buluşurlar. Mustafa, annesinin eline sarılıp öper alnına koyar. Sinemaya girmeden bir pastanede otururlar. Elena’nın annesi Mustafa’yı çok beğenir. Mustafa’nın yüzü çok masumane, uzun boylu esmer yakışıklı bir delikanlı, kızını çok sevmesi ve kızını da çok mutlu görmesi mamayı buruk bir sevince zorluyordu. Sinema çıkışında karanlık olmuştu, mama, Mustafa’yı çöken karanlıkta bırakamazdı, onu da eve götürdü, kocasını Mustafa ile tanıştırmak istemişti. Elena’nın babası saçları dökük kocaman bir başı vardı, Elena anlaşılan annesine çekmişti. Mama çok güzeldi. Baba yorgundu, mama yemekleri masaya koydu, hep beraber masaya oturdular. Baba hiç konuşmuyor, sadece Mustafa’ya hoş geldin demişti. Baba durumu biliyordu, fakat hiç oralı değildi. Elena’nın babasının küçük bir dükkânı var. Hem kumaş satıyor hem de dikiyormuş. Mustafa o gün onlarda yatılı misafir kaldı. Elena, Mustafa’nın salonda yatması için, kanepenin kenarına bir yastık bir battaniye, kenara da babasının pijamasını koyar, pijama biraz boldu ama Mustafa idare edecekti. Sabah mama kahvaltıyı hazırlamıştı. Onları uyandırıyor.
-Mama- Kahvaltınızı yapın, okula az zamanınız var. Mustafa o kadar sevinçliydi ki saçları bile gülüyordu. Birlikte otobüse binip, okula gidiyorlar. Artık okul dağıldığında Mustafa Elena’yı kapıya kadar uğurluyordu. Kapının kenarında büyük bir pencere vardı, Elena gözden kayboluncaya kadar, pencereden Elena’ya el sallıyordu. Bir sabah Elena okula gelmiyor. Mustafa büyük bir paniğe girmiş. Mutlaka Elena hastalanmıştır diye, Düşünmeye başlamış. Bütün aklı ve fikri Elena’da, saatler geçmiyor. Mustafa ağlamaklı bir durumda, o gün öylecene geçmiş. Mustafa yatağında sabaha kadar Elena’yı düşünerek uyuyamamış. İkinci gün sabah erkenden okulun giriş kapısının önünde Elena’yı beklemeye başlamış. Gündüzcü bütün öğrenciler gelmeye başlamış. Okulun giriş kapısı tam sabah 8 de kapanıyor. Elena bugünde gelmediğine göre, çok hasta olmalı, bunu nasıl öğreneceğim diye düşünmeye başlamış. üçüncü gün yine kapıda beklemeye başlamış. Elena’nın mahallesinde oturan ona yakın komşu olan bir kız, Mustafa’nın niye beklediğini anlamış. Mustafa’ya yanaşmış. 
-kız- Sen Elena’yı mı bekliyorsun.
- Mustafa- Evet. 
-kız- Elena artık okula gelmeyecek…
-Mustafa…Elena çok mu hasta ..
-kız…hayır, onlar gavurmuş neymiş, bende pek anlamıyorum, ama onların dükkânlarına, evlerine saldırmışlar, onlarda kendileri gibi gavur memleketine gidecekler. ..Mustafa artık soru soramıyor ve konuşamıyor. Beyni donuyor. Çıkış saatini bekliyor, gündüzcüler eve giderlerken aralarına karışıp hızla Elena’nın evine gitmesi için, 
-komşu kıza… Elena’nın evine gitmek için yardımcı olur musun?
-kız…tamam der Mustafa’yı Elena’nın evine kadar götürür. 
Mustafa Elena’nın evine büyük bir heyecanla giriyor, evin eşyaları küçük balyalar şeklinde toplanmış, bazı eşyalar kutulara doldurulmuş. Elena bir köşede sessizce oturuyor, donuk gözlerle bir noktaya bakıyor. Mustafa’yı fark etmiyor. Mustafa yanına yaklaşıp, Elena değince, Elena başını kaldırıp Mustafa’ya bakıyor, Mustafa’yı görür görmez, Elena’nın gözlerinde yaşlar akmaya başlıyor.
 – Elena…Mustafa çok korkuyorum. İki gün önce dükkânımıza saldırdılar. Dükkânı yakıp yıkmışlar, babamı feci dövmüşler, buradan gidin yoksa öldürürüz demişler.
 -Mustafa…kim bunlar.
- Elena…sizinkiler.
-Mustafa…bizimkiler mi, bizimkiler Doğubeyazıt’ta 
-Mustafa…benimle gelir misin, bizim memlekete gidelim.
- Elena… nasıl? 
-Mustafa…trene biner gideriz. Çok kolay.
-Elena…annem babam kabul etmezler. 
-Mustafa…bizde onlara söylemez, gizli gideriz. 
-Elena İstanbul’dan çok korkmuştu. Mustafa’nın teklifini kabul eder. Anne ve babasına bir mektup yazar, duvardaki aynaya, annesinin görebileceği yere koyar. İkisi Doğru Haydarpaşa garına giderler. Oradan trenle ver elini Van. Trende Elena, Mustafa’nın koluna sımsıkı sarılmış, başını omuzlarına dayamış, korkularından kurtulmak için gözlerini kapamış. Anne ve babasının onu çok merak ettiğini düşünmeye başlamış. Tam 40 saatte sonra vana yetişmişler.
- Mustafa…burada el ele tutuşmak ayıptır. Demiş. Elena’nın elini bırakmış, Mustafa’nın evleri çok büyük, evlerinin etrafı kale duvarları gibi yüksek, tahtadan yapılmış, önü gri teneke ile kaplanmış bir kapı. Kapıdan içeri giriyorlar, büyük bir avlu, içinde iki traktör, bir biçer döver, bir cip, koşuşan tavuklar ve civcivler, demir zincir ile bağlanmış kocaman bir köpek, avluda oynayan küçük bir çocuk, Mustafa’yı görür görmez, anneee Mustafa geldi Mustafa geldi, deyip annesine koşmaya başlıyor. Mustafa’nın annesi kapının önüne geliyor, Mustafa’nın yanında kendisi gibi küçük bir kızı görünce, içinden fırtınalar kopuyor, Donuyor, sessiz bir şekilde, Mustafa oğlum hoş geldin. Mustafa’yı kucaklayıp öpüyor, sonra kızı kucaklayıp öpüyor. Annesi sanki hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranıyor. Hiç soru sormuyor. Mustafa’nın iki ablası ve üç tanede erkek kardeşi var. Evin girişinde geniş bir koridor, Koridorun sağında solunda oda kapıları var. Koridorun sonunda, duvardan duvara bir divan, üstünde divanı kaplayan bir kulav, yine duvardan duvara yanyana dizilmiş yastıklar. Duvarın sağında solunda aynı şekilde uzunca iki kulav ve yastıklar duvara yaslanmış şekilde idi. Mustafa ile Elena yüksek yer olan divanda oturuyorlar, annesi ve bütün kardeşleri ise sağlı sollu oturarak hiç konuşmadan onları izliyor.
- Annesi… kızım kalk misafirlerimize bir şeyler hazırla, uzun yoldan gelmişler, şimdi açlar. Mustafa ilk defa farklı bir duyguya kapılıyor. Kızı eve getirmenin aile tarafından nasıl karşılanacağını önceden düşünmemiş, ilk defa düşünmeye başlamış. Mustafa’nın babasının gelme saatlerine yakın bir zamanda, annesi evin bahçe duvarının sokak tarafında, kapının önünde oturup kocasını bekliyor. Kocası kısa bir süre sonra çarşıdan eve geliyor. Adam karısını kapıda görünce anormal bir şeyin olduğunu anlıyor. ------Adam …hede ne oldu bir şey mi var. 
-hede…Mustafa yanında bir kızla gelmiş, her halde kaçırmış. Artık o eski Mustafa değil, sakin ol, bir şey demeyesin, Yavaş yavaş durumu anlarız. Adam terler içinde kalır, tansiyonu yükselir. …
-yahu biz bu adamı okusun, doktor, mühendis olsun diye İstanbul’a gönderdik, o gitmiş serseri olmuş, milletin kızını kaçırmış.
-hede…tamam sus.-adam içeri girmiş yarı sinirli yarı heyecanlı bir şekilde divana oturmuş. Mustafa’yla babası göz göze gelmişler. Mustafa yavaşça yerinden kalkıp babasının elini öpmüş, sonra Elena kalkmış Mustafa’nın babasının elini öpmüş. Baba sessiz ve gergin bir şekilde ellerini öptürüyor. Anne ve kızları, Elena’yı yan odalardan birine götürüyorlar. 
-Anne hede…kızım Mustafa ile babası rahat konuşsunlar, biz biraz kadın kadına oturalım demiş.
-baba…nikahınızı yaptınız mı?
 – Mustafa…ne nikahı baba.
 -baba…oğlum nikahsız bir kızla evlenmek haramdır, zinadır. Derhal imamı getirip nikah yapmamız lazım
-Mustafa…babasına bütün durumu aktarınca
 – baba…yani kız Hristiyan emi?
 -Mustafa…evet baba
 -baba…bu hiç olmadı, bunun günahı daha fazla, kızın derhal Müslüman olması ve şahadet getirmesi lazım
-Mustafa…baba bu Müslüman değil
 -baba…ulan nasıl Müslüman değil, imamı çağıracağız kız şahadet getirip iki rekât namazda kıldı mı iş tamam.
-Mustafa…baba ben Elena’ya söz verdim
 -baba…yani sen mi Hristiyan olacaksın 
-Mustafa yok baba, herkes olduğu gibi kalacak. 
Baba…bunun mümkünatı yok ya kız Müslüman olur ya da bu evi terk edersin. Bu ev evliyaların ayak bastığı bir yerdir, bu evde cenabet olmaz, en çok sana iki gün, o iki günde burada değil, çobanımızın evinde kalacaksın. Mustafa çaresiz Elena’ya karşı büyük bir mahcubiyet içindedir. Bu durum Elena’ya nasıl anlatır, mümkünatı yok. Elena çok korkar ve güvensizlik içinde, korkudan büyük depresyona girer.
-Mustafa anne bana biraz para ver yarın sabah erkenden gelip Elena’yı alıp götüreceğim -Mustafa o gece çobanın evinde sabaha kadar uyuyamaz, bu çıkmazdan nasıl kurtulacağını düşünüp durur. Mustafa erkenden kalkar eve Elena’yı almaya gider. Annesi Elena’yı yıkamış, güzelce ne hazırlamış, biraz yiyecek de çantalarına koymuş, yolda yer diye. Trene binmişler, Elena geri gidiyor diye çok seviniyor. Elena için kısa bir tatil gezintisi oluyor. Ama Mustafa’nın dünyası bambaşka bir rotaya girmiş. Yeni yol haritası onu nereye savuracak, neyle karşılaştıracağı bilemiyor, meçhule dalıyor. Mustafa artık Elena’dan da sorumluydu. Son durak Haydar Paşa tren garında iniyorlar, gemiye biniyorlar, oradan belediye otobüsü ile Elena’nın evine gidiyorlar. Elena’nın evleri boşaltılmış, kapısı kapalı, komşuların kapısını çalıyor, komşular Elena’yı görünce çok şaşırıyorlar.
- komşu- kızım Nereye gittin, annen çok ağladı, onlar Yunanistan’a taşındılar, Elena’nın enerjisi boşalıyor, ayakta duramıyor, yavaşça duvara yaslanıp, yere çöküyor. 
Bunun sonunu öğrenmek istemeyin.