Şikaklı Sımko 1887 tarihinde, Yani Cizre miri Bedirhan beyin ölümünden 20 yıl sonra dünyaya gelir.

1-Atatürkün Sımko ile ne tür bir ilişkisi vardı? Bu ilişki ne tür aşamalar geçirdi?

2- Sımko, İngiliz, Ankara, Rusya ve İran ile kurduğu ilişkilerde neden başarısız olmuş?

3-Nasturilerin devlet kurmalarını sabote eden Sımko, hatalı mıydı?

4-Abdurrahman Kasımlo, Mar Şemu’nun, Sımko tarafından öldürülmesi *Kürt tarihsel sürecine kırılma noktası oluşturup, affedilmez hata yaptı* dediğinde haklı mıydı?

5-sevr antlaşmasında Kürdistan ve Ermenistan ayrımı kurulmalı yoksa federal mi olmalı tartışılıyor. Asurilere de bu devletlerde azınlık statüsünde eşit vatandaşlık verilmesi, neden kabul görmedi?

6-sımko, Kürt aşiretlerinin etrafında toplanıp lider olarak kabul edilir vasıflara sahip miydi?

7-ingiliz ve Fransızlar neden birinci dünya savaşın başlangıcında Ermeni ve Kürtlerin ortaklaşa devlet kurmalarını istemişler ancak savaş sonunda bu isteklerinden vaz geçmişler?

8-sımkonun askerleri disiplinli olmadıkları için ele geçirdikleri yerlerde huzur ortamını bozmaları engellenemez miydi?

9-rus, İngiliz ve Ankara, Sımko’yu kazanma yarışından sırt çevirmeye iten gelişmeler neydi?

10-1800- 1900 arası yıllarda Avrupa sanayi devrimini gerçekleştirmiş, büyük bir işçi sınıfı oluşmuş, din ve kiliselerin egemenliğine son verilmiş, köy yaşamından şehir yaşamına hızla geçilmiş, yüzlerce felsefe, ekonomist, yazar, aydınlanma ve Marks gibi birini ortaya çıkarmışken, kürdistan da ağır feodal yapı, eğitimin sıfıra yakın düzeyde olması, aristokrat ve aydınlanmanın olmadığı, şehirleşmenin cılız olduğu değerlendirmesinde gelişmişlik açısından 250 yılık bir fark olduğu gerçeğinin nedeni ne olabilir?

İran Kürdistan’ın da Urmiye bölge ve civarlarında yaşayan Şıkak aşireti, o bölgenin en büyük aşiretidir. Sımko’nun Aşiret reisliği babadan ona geçmiş.

1914 Birinci dünya savaşında Almanya, Şıkak aşiretine Osmanlı ile birlikte İran’a savaş açıp etkin olduğu bölgeyi Osmanlıya verip, Osmanlı tebaasına geçmeleri önerilmiş, Sımko bu teklifi kabul eder.

İran, kendilerine asker ve vergi verilmesi gerektiğini söyler. Almanya ve Osmanlıya güvenen Sımko, bu isteği reddeder, İran’a asker ve vergi vermez.

Şıkak aşiret lideri Mehmet ağa, Sımko ve Cafer ağanın babalarıdır. İran, Mehmet ağayı, isteklerini kabul etmediğini anlayınca ayağına çağırır. Mehmet ağa, yerine oğlu olan Cafer ağayı gönderir. İran, Cafer ağayı tuzağa düşürüp öldürür. Sımko, Almanya ve Osmanlının vermesi gereken söz ve yardımları almayınca, İran’ın bu hamlesine karşı, yönünü Rusya’ya çevirir.

Şıkak aşiret lideri Sımko, egemen olduğu Kürdistan toprakları, Osmanlı ile İran arasında anlaşmazlık konusuydu, bu bölgeyi iki devlette göz koymuş, ele geçirmeye çalışıyorlar. Bunu fırsata çeviren Sımko egemenliğini ilan ediyor. Rusların desteği ile1922 yılında Çehriki başkent yaparak kendini Kürdistan kıralı ilan ediyor. Rusların geri çekilmesini fırsat bilen İran, Sımko’nun aldığı yerleri geri alıyor. Sımkoyu yakalayamayan İran, baklava içinde saklı bir bombayı göndererek ortadan kaldırmayı planlıyorlar. Bu plan sonucu Sımko kıl payı kurtulurken kardeşi öldürülüyor. Sımko, ırak Kürdistan’ın Süleymaniye bölgesindeki aşiretlere sığınarak tedbir için ordusunun insan sayısını artırarak daha da güçlenir.

Sımko, kendi bölgesinde güçlenirken, Osmanlı çok sayıda Ermeni’yi öldürüp İran’a Kürt bölgesine sürer. İngiltere ve Rusya Asuri ile Ermenilerin öldürülmelerini engellemek için Asuri, Ermeni ve Kürtlerden oluşan bir devlet kurmanın planlarını yapıyorlar. Bu planda mutlaka Kürtlerin de olması için, Kürtleri ikna etmeye çalışıyorlar.

Sımko, Mar şemunu anlaşmak için çağırdığında, Asuri aşiretlerin çoğu bunun bir tuzak olabileceğini ön görmüşler ve gitmemesi yönünde tepkilerini göstermişler. Ancak Mar şemun çok iyi eğitilmiş 100 koruma ile Sımko’nun davetini kabul edip gider. Oraya vardıklarında muhafız komutanı tuzağın hemen farkına varmış ve Mar Şemuna Sımkoyu hemen öldürmemiz gerekir der. Ancak Mar Şemun bu teklifi reddeder. Yarım saatlik bir görüşmeden hemen sonra İsmail silahını çekip Mar Şemun’u öldürür. Gelen muhafızlarında 10 kişi sağ kurtulur. Mar Şemun’a eşlik eden Rus binbaşı Kondriatof, Sımko’nun Mar Şemu’nun elini öperek onu uğurladığını ve arabasına bininceye kadar eşlik ettiğini, araba harekât ettikten sonra çapraz ateşe tutularak katliam gerçekleştiğini söyler.

Mar Şumu’nun  kız kardeşi, Sımko’nun, abesini öldürmesinin emrini İran’ın verdiğini, karşılığında valilik makamı silah ve para vereceğine dair belge imzaladığını, bu belgenin kendilerine ulaştırıldığını söylemektedir. Asuriler bu olayın intikamını almak için büyük saldırılar düzenlenir her iki taraftan da binlerce kişi ölür.

Patriğin kız kardeşinin ismi Surma hanımdır. Surma hanım saldırıların durdurur. Bundan faydalanan Sımko yeniden saldırmak için büyük bir güç oluşturur ve bu saldırıda Asuriler 5000 civarında insanını kaybeder. Asurilerin artık direnme güçleri kalmamış ve yenilmişlerdi. Bu saldırıda Osmanlı Kürtlere yardım eder.

1914-1918 yılında İngiliz Fransız ve İtalyanların Osmanlıya savaş açmaları ve 1918 yılında Osmanlının kesin yenilgisinde, Osmanlılardan yana olan Kürtler de yenilmiş oldular.

İngilizlerle birlikte hareket eden Asuri general ağa Petrus Asuristan’ı kurmak için büyük güç toplar.

İngiliz ve Fransızlar, Asurilere kürlerle ortaklaşa bir devlet kurmaları isterler. Fakat general Petrus bu isteği reddederek Kürt aşiretlerine savaş açılır. Çok kısa bir sürede Akra, Hakkâri, Van olan bölgede bulunan Kürt aşiretlerinden Ertoşi ve Zabari dize getirilir. Ardından Ormargavar, Sehrevan ve Urmiye’yi işgal ederek ele geçirirler. İngiliz subaylarının da bulunduğu Asuri güçleri Zap kıyısına kadar geliyorlar. Burada hedef Musul’du. Musul’da ele geçirildikten sonra Asuristan kurulacaktı. Bu bölge Asuriler tarafından ata toprağı olarak kabul edilir. Yeniden toparlanan Sımko, karşı saldırıya geçerek Asurileri ikinci kez yenilgiye uğratır.

İngilizlerin yeterli yardımı yapmadığını söyleyen İngiliz subayı Gibson bu yenilgiden dolayı intihar eder. Nesturîler yenildikten sonra Irak’a çekilirler geri kalanlar Kürtler tarafından imha edilirler. Ağa Petrus’un yenilgiye sebep olma suçundan mahkemede yargılanır. Ağa Petrus kendini güvende görmediği için Fransa’ya sığınır. Orada İngilizler tarafından öldürülür.

Osmanlı yenildikten sonra, İngiliz ve Fransızlar ya birleşik Ermenistan Kürdistan devletini ya da ayrı ayrı olarak iki devlet olmalarını sağlayan birleşmiş milletlere kaydetmek üzere Sevr antlaşması yapılır. Bu antlaşmada Asurilerin devlet olma talepleri reddedilir ve azınlık halk, kilisenin önderliğinde güvenceye alınacaklardı. Sadece o bölgenin güvenceye kavuşması için Kürdistan ve Ermenistan devletlerinin kurulmasının şart olduğu görüşü hakimdi.

Asuriler, ABD Kanada ırak ve İran’a dağıtılarak eritilir. Ortodoks din adamı olan Wigram ilen birleşmiş milletlerin İngiliz temsilcisi şunu söylemekteydiler** Asuriler her zaman bizlere güvendiler, her isteğimizi yerine getirdiler fakat bizler, İngiliz devleti olarak hiçbir zaman onların kendilerini koruyacak gücü ve desteyi vermedik, onların yeryüzünden silinmelerinde bizlerin ihanet derecesinde sorumluluğumuz var**

Osmanlının yenilgisi kesinleştikten sonra coğrafyanın yeniden paylaşımı gündeme gelir. Özellikle Sımko ile şeyh Mahmut Berzenci uluslararası güçlerin ilgisini çekmeyi başarmışlardı.

Şikak aşiret lideri Sımko, kalabalık ordusu ağırlıkta göçebe yaşamı çevreye saldırı, adam kaçırma, haraç alma, vergi toplama, talan yeteneği bütün çevre tarafından bilindik bir durumdu. Onun bu durumu, Avrupa İngiliz ve batıya güven vermiyor fakat gücüde ciddiye alınır nitelikteydi. Rus ve Avrupalı gezginler, Kürtlerin talan hareketlerini, Kürtlerin kendilerine bir hak olarak gördüklerini ve bir asalet nişanesi olarak değerlendirdiklerini söylerler. 

Sımko nun isyanları, baş kaldırışları yurtsever Kürdistanı kurmaya, Kürtlerin birliğini oluşturmaya mı Yönelikti? Yoksa çevrede ağalığını tahkim eden, herkesi haraca bağlayıp korku salan, gayri Müslümlerin korkulu rüyasına dönüşen bir asaletin peşinde miydi? 

Atatürk, 1500 kişilik bir orduya sahip olan Sımko’yu ciddiye almış ve İran’a karşı iş birliği sağlamış. Bu iş birliği, İran Azerbaycan’ı, İran Kürdistan’ı ve Musul bölgesini Türkiye coğrafyasına eklemeği planlanmış.

Genel kurmay arşivlerinde, Sımko’ya çok sayıda silah ve sağlık ekibi ile ilaç göndermiştir. Irak’ta bulunan şeyh Mahmut Berzenci de Genelkurmay arşivlerinde dost ve müttefik olarak kayıtlara geçirilmiştir.

Ankara Genelkurmay **düşmanımın düşmanı dostumdur **prensibini benimsediğini deklere eder. Buradaki kasıt, İran ile Kürtler arası düşmanlıktan faydalanmadır.

1921 de Mustafa kemal *ülke sınırları gücümüze göre oluşturulacaktır, sınırları oluşturan güçtür* bu yüzden Kürtleri yanımıza alarak daha güçlü gözükmeliyiz demiş.

Mustafa Kemal, doğu cephesindeki ana hedefleri Kürt güçlerine öncülük ederek, İran Kürdistan’ı ve İran Azerbaycan’ını, ıraktaki Kerkük ve Musul’u topraklarına katmaktı.

İngilizler ise Kürt, Asuri ve Ermenilerden oluşan federatif bir devlet peşindeydi. Bu siyasal oluşum İngilizlerin çıkarlarına uygun düşüyordu. Büyük hamilik edecekti. Ancak bu üç halkın iç içe yaşamaları, sınırların belli olmaması, dini ve mezhepsel farklılık, Kürt aşiretlerinin birliğinin olmaması, daha önceden birbirlerine ihanet ve katliamlar yaşatmaları, ortak bir bayraklarının olmaması, her aşiretin kendilerine ait bayrak oluşturup evinin damına asması, onları bir araya getirmekte zorlanan İngilizler çaresizdiler. O dönemin araştırmacı yazarı Basıl Nikitin*Kürtleri bir araya getirmek imkansızdı*der.

 Bu durumu lehine çeviren Ankara hükümeti, Ermeni, Asuri ve İngiliz parmağını tasfiye etmek için Kürtleri yanına çekerek silah ve para yardımında bulunur.

1921 yılında şeyh Mahmut Berzenci ve Sımko birleşerek bağımsız Kürdistan kurmada ısrarcı olurlar. İngilizler bu devlete olur verirler. Fakat ya Irak’a bağlı ya da Suudilere bağlı olmasını isterler. Kürtler bu duruma razı olmazlar.

Direnen Şeyh Mahmut Berzenci, İngilizler tarafından tutuklanır, Hindistan’a sürgün edilir. 1923 yılında Lenin e bir mektup gönderir * Bütün dünyanın mazlum halklarının hamisi olarak, Kürtleri de içlerine almayı ve korumayı ısrarla istemektedir* Lenin bu isteği karşılıksız bırakır.

Şeyh Mahmut Berzenci’nin gücü dağıldığı için Sımko da eski gücünü kaybetmiş duruma gelir. Türkiye, Musul ve Kerkük’ün belalı bir coğrafya olduğu kanısından sonra buralardan vaz geçer. Ankara’nın artık Sımko’ya ihtiyacı kalmaz.

Sımko, güçlü, saygın, sözünün geçtiği, iyi savaşçı, kaba bir Kürt’tü. Kürtlüğüne aşiretsel ve asaletsel açıdan yaklaşırdı. Geniş bir Kürt birlik ve örgütlemesinden yoksundu. O daha çok yağmacı ve talancıydı. Bu anlamda güven boyutu eksikti. Çağdaş ve modern bir askeri savaş konseyi yoktu.

Devletleşmenin en temel kuralı halkın can ve mal güvenliğini korumak, halkının ticaret pazarını oluşturmaktır. Sımko bu yapılanmadan çok uzaktı. Uluslararası gelişmeleri tahlil edecek çaplı bir kadrosu da yoktu. Milli duygular gelişkin olmadığından, Çevre devletler, bazı aşiretleri kendilerine paramiliter hale getirebiliyor, bu yüzden aşiretlerin birbirlerine güvenmemeleri ve ihanet etmeleri sık görülen bir uygulamaydı.

Çok önemli olan güven boyutunda, Sımko’nun hiçbir gayri Müslüm’e güven vermemesi ve birbirlerinden çok insan öldürmeleridir.

 İran, Sımko’nun ulaşmak istediği amaçlarını bertaraf etmek için önce Türkiye ile anlaşma imzalar. Türkiye’ye kaçacak yolları kapatır. 25 Ekim 1922 de Kürt ulusal hareketine karşı ortaklaşa karşı koymanın protokolünü imzalarlar. İran bazı aşiret reislerini yakalayarak Sımko’ya karşı mücadele şartıyla onları öldürmeyeceğini söylemekte. İran, Büyük bir güce sahip olan halo kuban isimli ağa ile Sımko’ya saldırır.

Artık birçok ağa Sımko ya ihanet saflarına geçmişler. Bu saldırıda Sımko büyük yenilgi alır, Türkiye sınırları içindeki Kürdistan’a sığınır. Ankara hükümeti silahlarını teslim etmek şartı ile topraklarında geçici olarak barınmalarına izin verilir. Bir dönem Başkale’de kalır. Sımko’nun elindeki bütün topraklar yeniden acemlerin eline geçer.

Atatürk, Van’da bulunan askeri komutanına Simko’ya yardım etmemeleri için bir telgrafla emirname gönderir. Önce her türlü yardımı yapacak sözüne karşı gönderilen bu telgraf konusunda sımko** Türkler bizleri kullanışlı askerler olarak görüp aşağılanmamızı normal görüyorlar**der.

Türkiye’deki Kürtlerin Sımko’ya hayranlık duymaları ve onların kurtarıcısı olabileceği potansiyeli Ankara hükümetini tedirgin ediyordu. Türkiye’nin Kerkük ve Musul üzerindeki hak taleplerini de tehlikeye sokuyordu.

Ankara’nın Diyarbakır cephesi komutanı** Sımko kurnaz ve zeki bir insandır, kendini güçlü bir konuma getirinceye kadar uslu ve sessiz kalacaktır, bu sessizliği bizleri yanıltmamalı, güçlenmesi engellenmeli, ancak Sımko’yu elimizde itibarsız bir güç olarak kalması da ulus çıkarlarımız gereğidir, Onun İngilizlerin adamı olduğu öbür aşiretlere anlatıp aşiretlerin onu desteklemesini engellemeliyiz**der.

Sımko büyük bir devletten destek almadan başarıya ulaşılamayacağını anlar ve İngilizlerle görüşmek için temsilcisini ıraktaki İngilizlere anlaşmak üzere gönderir. İngilizler bu yardıma yanaşmazlar. Şartlar Kürtlerin aleyhinde hızla deyişmiş, Sımko’yu kazanmak için yarışa giren İngiliz, Ankara ve Rusya 180 derece dönüş ile Sımko’ya sırt çevirmişler, Ankara saldırı düzenler. Saldırıda Sımko’nun karısı ölür altı yaşındaki oğlu esir alınır. Saldırıdan sonra Sımko, Süleymaniye de şeyh Mahmud’a sığınır. İran Sımko’yu kontrol altında tutmak için ona çağrıda bulunup İran topraklarına geldiğinde affedileceğini ve kendisine söz verilen valiliği vereceğini bildirir. Bu bildirime uyan Sımko İran’a geri dönerek vali olarak atandıktan sonra tuzağa düşürülerek, 26 Temmuz 1930 yılında 43 yaşında İran’da öldürülür. Urmiye’de üç gün teşhir amaçlı cenazesi asılı bırakılır ve orada gömülür. İran, Sımko’nun babası, dedesi ve dedesinin dedesini de aynı tuzakla öldürür. Ancak bu tuzağa düşmeyen babasının yerine kardeşi tuzağa düşürülür. Bu tuzaktan faydalanan Osmanlı paşası, Sımko’nun babası Mehmet ağayı İstanbul’a çağırır. İstanbul’a giden Mehmet ağa Osmanlının isteklerini yerine getirmeyeceğini söyler. İtaatsizlikten dolayı sultan Abdulhamit tarafından hemen tutuklanıp asılır. Kürtler, Böylece Bedirhan beyden sonra ikinci kez oluşturulan en büyük güçlerini kaybederek dağılır.  Esaretleri bu güne değin devam eder.