İrfan ERDOĞAN...

Kaç gündür bana ayrılan bu köşe için bildiklerimden, duyduklarımdan ve gördüklerimden birkaç satır yazmak istedim ama inanın son günlerde aciliyetini dayatan olup bitenlere ve yaşananlara bakınca keyfim, tadım, tuzum kaçtı.' Hangisini yazacağıma nereden ve nasıl başlayacağıma bir türlü karar veremedim...

Her Allah’ın günü sokak ortasında tavuk boğazlanır gibi katledilen kadınları mı, bize şifa verip hayata döndürme telaşı içindeyken kurşun sıkılan doktoru mu, işinden ekmeğinden edilen işçiyi mi, yıllardır gözaltındayken kaybedilen evladı için sokaklarda oturup evladının yolunu gözleyen anneyi mi, hangisini yazacağımı şaşırdım...

Tüm bu olup bitenlerin yanı sıra bir de hayatlarını emekçilerin insanca yaşamaları için mücadeleye adayanlar yok mu? Bu aralar bir bir bizi terk edip gittiler peşi sıra. Onlar beni daha çok üzüyor işte. Çünkü kolay yetişmiyor bu güzel insanlar ama öyle kolayca bir veda etmeden bir el sallamadan da çekip gidiyorlar. Bu insana daha da ağır geliyor...

Hayat denen şey böyledir işte deyip teselli buluyoruz. Yukarda gökyüzü aşağı da inse, her şeye rağmen hayat devam ediyor ve edecek. Siz de hiçbir şey yapamadan hayatın akışına kapılarak yolunuza devam etmek zorunda kalırsınız ama iyi ki mücadele etmeyi öğrenmişiz işte. Elimizdeki, bizi insan olarak yaşatan tek araç da zaten bu değil mi?

Hayat bize az çektirmedi ama hayatın da bizden çekeceği var. Bunu da böyle bilsin...