Türkiye bir yandan yerel seçimlere gün sayarken bir yandan da seçim meydanlarında kullanılan kimi ifadelerden dolayı Kürt meselesinde yeni bir çözüm sürecine kapı aralayacak mesajlara kilitlendi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 27 Mart’ta Diyarbakır’da yapacağı konuşmaya gözler çevrilirken, Kürt sorununda yeni bir çözüm sürecine dair vurguların yer alıp almayacağı üzerinden yapılan yorumlar da artmaya başladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tokat’taki konuşmasında, DEM Parti’ye demediğini bırakmadıktan sonra “Biz terör meselesini bitirmek için her yolu denerken bunların çapını gördük. Kendilerini meşru yapmak gayretleri beyhudedir. Muhatap alınmak istiyorsanız kendinizi ispatlayın” ifadelerini kullanması DEM Parti’ye örtülü bir mesaj olarak yorumlandı.

Öte yandan DEM Parti’nin seçim çalışmaları için sahaya çıkan Kürt siyasetçi Leyla Zana ise Diyarbakır’ın Dicle ilçesinde yaptığı konuşmada yaptığı İstanbul vurgusu da yeni bir çözüm süreci beklentisini besleyen bir çıkış olarak algılandı.

Zana, buradaki konuşmasında “Dağların eteklerinden bütün renkleriyle, halklarıyla, özerklikleriyle İstanbul'a sesleniyorum. İstanbul, bir müjde bekliyor bu insanlar. İstanbul, sen en büyük Kürt şehrisin. Özerk bir ana gibi kulaklarını açtın Kürtlere. Çocuklarını, ekmeğini, yarınını korumak için, yaşatmak ve yaşamak için bu toprakları terk edip gelenlere analık ettin. Bu ülkede demokratik, özgür yaşama katkı sun İstanbul. Bu emekler kutsaldır. Bu kutsal emeklerin yaşamasını sağla. Kürtler yarının, birlikte yaşamanın umududur. Tüm herkesin gözü nasıl bölgedeyse buranın gözü de İstanbul'da. Buradaki dinamik güçle buluşacak mısın İstanbul? Bu halk seninle birlikte yarını övmek istiyor. Berrak bir şekilde iradenin sandığa yansımasını sağla İstanbul. Çocuklarımız çok çekti. Hayatı bize zindana çevirdiler. Bütün kimlikler, farklılıklar birbirini kapsayarak yarınları birlikte örmek için 100 yıldır biz çabaladık, şimdi onları ortaklaştıralım" ifadelerini kullanmıştı.

Zana’nın 8 yıl sonra sahaya inmesi ve seçim meydanlarında güçlü bir aktör olarak öne çıkması DEM Parti kitlesinde bir motivasyon yaratırken, aynı zamanda yeni bir çözüm süreci beklentilerini de alevlendirdi.

Aslında tüm bu beklentiler bir yana Erdoğan’ın Diyarbakır’da yeni bir çözüm sürecinin fitilini ateşleyecek bir mesaj vermesi noktasında bir gelişme yaşanmayacağını söylemek zor değil. Ancak bu varolan beklentiyi biraz daha büyütme yönünde üstü kapalı belli vurguları yapmayacağı anlamına da gelmiyor. Zira Kürtlerin bir seçim daha oyalanması ya da İstanbul seçimlerini kazanma yolunda Kürt seçmenin CHP’nin adayı İmamoğlu’ndan uzak tutulması noktasında işlevsel olabilecek bir beklenti hali iktidara gayet avantaj sağlayacak bir hamle olarak duruyor.

AK Parti'nin 2010 yılı başında giriştiği "çözüm süreci" 2015 yılında rafa kaldırılmıştı. Aradan geçen 9 yıl boyunca da güvenlikçi politikalar katı bir şekilde uygulanırken, Kürt seçmenlerin iradesine ise kayyımlar atanmıştı.

Şimdi ise İstanbul seçimlerinin odağında yeni bir çözüm süreci yönünde beklentiler ve bu beklentileri besleyecek kimi ifadeler havada uçuşuyor.

DEM Parti’nin İstanbul’da aday çıkarması CHP’nin İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu’nun kazanma şansını oldukça azaltan bir etken olarak ortada duruyor. Yine İYİ Parti’nin aday çıkarması da İmamoğlu açısından bir handikap. Ancak öte yandan Yeniden Refah Partisi’nin aday çıkarması da Cumhur İttifakı adayı Murat Kurum açısından bir dezavantaj. Haliyle 2 taraf açısından da henüz kazanma kaybetme noktasında tam bir netlik yok. İşte tam da bu noktadaki belirsizlik, yeni bir çözüm süreci beklentisinin daha da kabartılması ve Kürt seçmenlerin İmamoğlu’ndan uzak tutulması noktasında ihtiyaç duyulan bir hamle olarak önem kazanıyor.

İmamoğlu ya da Kurum, Kürtler açısından kimin kazandığı ya da kaybettiğinin bir öneminin olmadığı üzerine değerlendirmeler var. Kürt siyaseti açısından “üçüncü yol” kavramı ile ifade edilen bu tutumun yerel seçim sonuçlarına nasıl yansıyacağı, seçmenlerin sandık başında davranışının tam olarak nasıl tecelli edeceği üzerine de farklı yorumlar yapılıyor. Tabii herkes işine geldiği, olmasını istediği yönde kendi beklentilerine göre bir şeyler çalıp, söylüyor.

Seçim akşamı tablonun nasıl şekilleneceği, seçmenlerin 1 Nisan şakasını kime yapacağı konusu bir yana Kürtlerin bu seçimden ne kazanıp ne kaybedeceği meselesi aslında bir sır değil: “Alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete”.