Hayatın her alanında “Değişmeyen tek şey değişimdir” ilkesi hükmünü sürdürüyor. Günümüz dünyasında iletişim alanında yaşanan gelişmeler, değişimler dijital medya alanında da hızlı bir dönüşümü zorunlu kılıyor. Dijital çağda gazetecilik pratiğinde yaşanan evrim gelişen araçlara uyumu ve entegrasyonu dayatıyor.

Elbette ki, iletişim alanında yaşanan dönüşümler geleneksel anlatım tekniklerini aşmayı koşulluyor.  Üretilen içeriklerin arama motoru optimizasyonu (SEO) meselesi gazetecilerin klasik haber yazma haber sunumunda da değişimleri beraberinde getiriyor.

Mesele sadece anlatım dilinin özgünlüğü, çarpıcılığının ötesinde SEO tekniklerinin uygulanmasını dayatıyor. Haberin başlığında, spotunda ve içeriğinde anahtar kelimelerin yer alması arama motorlarının haberi indeskslemesinde zorunlu detaylar olarak öne çıkıyor.

İçeriğin özünü çekici ve merak uyandırıcı bir biçimde sunan meta açıklamaları haberin yayılımına katkı sunuyor. Mobil uyumlu web sayfası, SEO açısından hayati önem taşırken, Google başta olmak üzere arama motorları tarafından önceliklendirilme ve yüksek sıralamalara ulaşma açısından önemlidir.

Haber içerisinde önceki içeriklere atıf yaparak oluşturulan iç linkler, konuyla bağlantılı dış linkler SEO uyumunun yanı sıra okuyucu için de araştırma imkanı sunuyor. Yine içeriklerin geniş kitlelere yayılması açısından sosyal medya paylaşımlarının etkin bir şekilde yapılması dijital platformların performansına pozitif katkılar sunuyor.

Bahsi geçen ve daha birçok ayrıntı dijital alanda faaliyet gösteren gazetecilerin günümüz iletişim dünyasına adaptasyonu açısından kritik önem arz ediyor.

Tabii ki, gazetecilerin günümüz iletişim tekniklerini en ileri düzeyde yakalaması ve sürekli güncellenen yeniliklere hızlıca adapte olması gelişime ayak uydurma açısında olmazsa olmazdır. Ancak tüm bu değişimlere uyum sağlarken bir yandan da günümüzde sosyal medyada öne çıkan popüler içeriklerin girdabına kapılan ve gazetecilik açısından nitelik kaybına yol açacak deformasyona karşı da dikkatli olmak gerekiyor.

Medyada basılı yayınlara ilgini yerini dijital mecralara bırakması ve bundan da öteye sosyal medyada yapılan paylaşımların anlık tüketimi gazetecilik faaliyetini de epeydir tık peşinde koşmaya itmiş durumda.

Öyle ki, artık gazetecilik faaliyetinin toplumsal faydayı esas alan kamusal işlevi söz konusu girdaba kapılmanın etkisiyle tık sayısının arttırılması uğruna ne yazık ki, kitle kuyrukçuluğuna varmış durumda.

Elbette ki, her mecranın bir hedef kitlesi olması gerçekliğini yadsıyor değiliz ama mesele hedef kitlenin sorunları, taleplerinden öteye o kitlenin tüketim alışkanlıklarına göre haber içeriklerinin oluşturulmasıdır.

Hangi haber söz konusu hedef kitlenin sorunlarının aşılmasında çözüme katkı sunacak niteliğe sahip olabilir kaygısından öte, kitlenin günü birlik tüketim alışkanlıklarının peşinden koşan bir girdaba çekilmiş durumda. Artık haber üretilirken, toplumun temel sorunları, öncelikli çözüm bekleyen konularının yanına yaklaşılmazken, o an için popüler olan şeyler üzerinden içerik üretimi gerçekliği ile yüz yüzeyiz. Bir zamanlar haber değeri dahi taşımayan ya da “aman bu da haber mi?” denilen birçok konu artık içerik üretiminde baş köşeye konmuş durumda.

Tık uğruna gazeteciliğin toplumsal sorunlardan uzaklaşan ve git gide popüler kültürün kucağına oturan dijital mecralar gerçeği ne yazık ki, yayın alanının önemli bir kısmında ciddi tahribat yaratmış durumda. Merkez medya, havuz medyası, yandaş medya vs. ayrımı yapmadan basın camiasının önemli bir bölümünde etkisini gösteren “tık uğruna her şey mübah” yaklaşımı gazetecilik mesleği açısından ciddi bir irtifa kaybıdır. Uzun haber, dosya haber, analiz, araştırma vs. bunlar artık revaçta olan mevzular değil. Mevzu ne? En çok tık alan haber ne olabilir, ne yazsam, nasıl yazsam en çok tıklanır vs.

Haberin değeri, ölçütü artık tıklanma sayısı ile ölçülür olduğunda ise varılacak yer gazeteciliğin iflasıdır. Zira sosyal medyada milyonları bulan tıklamalar alan alakasız içerikler gırla ve “bir tık uğruna” sulandırılan içeriklerin gazetecileri de gazeteciliği de götüreceği yer bellidir ama orası toplumsal yaradan uzak, gazetecilikten uzak her şeyi tüketen dipsiz bir çukurdur.

Toplumun içinde bulunduğu sorunlara değinmeyen, yurttaşların yaşadığı hayata dokunmayan, toplumsal yarar gözetmeyen, toplumsal gelişime katkı sunmayan; günü birlik popüler tüketimler peşinde “tık avcılığı” yapan anlayış gazetecilerden de gazetecilik mesleğinden de uzak olsun.

İletişim dünyasının güncel gelişmelerine uyum sağlama zorunluluğun yanısıra popüler kültürün “tıklanma” tuzağına da düşmemek gazeteciliğin dijital çağda hem olanaklarına hem de handikaplarına işaret ediyor.