Daha önce Biblo Hayat, Üryan, Bisturi-Huzursuz Metinler, Hercümerç-Minimal Metinler, Lalistan gibi şiir ve deneme eserlerini yazın dünyamıza kazandıran Eğitimci-Yazar Metin AYDIN bu kez bambaşka bir eseriyle karşımıza çıktı. Yirmi yıllık bir süreçte 55 yazın ve sanat insanı ile yapmış olduğu ve çeşitli internet sitelerinin yanı sıra basılı gazete ve dergilerde yayınlamış olan röportajlarını bir araya getirerek kitaplaştırmış. Edebiyat ve sanatla haşır neşir olan herkes için bir başucu kitabı olmaya aday bir eser olmuş adeta Bu Bir Söyleşi Kitabıdır isimli eser.

Kitabın editörlüğünü üstlenen Hekim Bayındır’ın “gökleri yıldız yıldız parlayan coğrafyaların sakini” diye tanımladığı yazmak ve üretmek sevdasında olan elli beş entellektüelin dünyalarıyla buluşuyoruz Bu Bir Söyleşi Kitabıdır adlı eserle.

Üç-beş kitap okumamış olanların allame-i cihan hülyalarında seyrettiği bir coğrafyada “Otuz bine yakın kitapla bir evde yaşıyorum.” diyen, yolu Ahmed Arif ve Muzaffer ERDOST ile de kesişen şu anda aramızda bulunmayan Şair İlhan BİÇİCİ’nin tespitlerine nail olmak çok anlamlı. Şairin  “Diyarbakır çok büyüdü. Ama büyümek ve gelişmek aynı şey mi?” diye tespiti tüm kentlerimiz için geçerli bir değerlendirme. Yazar böyle bir atmosferde haylice arar olduğumuz düşünen, yazan, üreten şahsiyetlerin dünyalarıyla buluşma keyfini veriyor okuruna. Her birinin ayrı ayrı yaşadığı yazma-üretme serüvenlerinde karşılaştıkları engebeleri de görüyoruz bu girdapları aşmak için verdikleri çabayı da.

Dil, insan kişiliğinin oluşumunda en başat etkiye sahip unsurdur. Dolayısıyla söz ve yazı ustalarının ürettikleri eserlerle toplulukların duygu ve düşünce kodlarının diğer bireylere ve gelecek kuşaklara intikalini sağlamalarıyla kimliklerine ve coğrafyalarına aidiyet duygularının oluşmasını da sağlamış olurlar. “Dilim çığlık, ıslık dili olsaymış keşke.” diyen Latife TEKİN ile yapılan söyleşi de kendi toplumunun dışına Kayseri’ye gelin gitmiş olan annesinin konuşamadığı diline olan hasretini ezgileri ve ninnileriyle dile getirmeye çalışırken ki ruh halini okurken insanın duygulanmaması mümkün değil. Kürtlerle olan akrabalığını annesinin uzak dağlara bakıp iç çekmesi olarak ifade eden Sayın Latife TEKİN, annesinin ona anlamadığı bir dilde sayıklamasının kendisini de yersiz ve yurtsuz bırakmış olduğu travmayı da okurlarıyla paylaşıyor bu söyleşide.

Aydın, çevresine, doğaya ve içerisinde yaşadığı topluma karşı kendini sorumlu görür. Bu sorumluluğu doğrultusunda her zaman üretim içerisinde bulunur. Ortaya çıkardığı eserlerin yanı sıra sosyal ve ekonomik örgütlenmelerin de her zaman öznesidir. Kitapta yer alan 55 söyleşinin yapıldığı aydınımızın çoğunda bu çabaları görmek mümkün. Yeni gazete ve dergi platformları oluşturma, kitle örgütleri içerisinde bulunma ve muhalif seslere destek çabalarında bulunduklarını ve bunun bedelini ödediklerine de şahit oluyoruz.

Yazar Metin AYDIN’ın 20 yıllık bir süreçte biriktirdiği bu anlamlı söyleşilerle gelecek kuşaklara bir başvuru kaynağı bıraktığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Yirmi yıl öncesinden günümüze kadar yapılan söyleşileri okurken düşünen, üreten kişilerin yaşadığı zorlukları bir belgesel tadında okumak kitabın daha şimdiden hem o yılları yaşamış olanlara hem de merak edecek olan gençlerimiz için bir başucu kaynağı olarak yer alacak.

Kalemine, yüreğine sağlık.